Emeri Spring McStochun S.Y.B Profesörü & Ölüm Yiyen & Anarc Kabilesi Şamanı
Mesaj Sayısı : 9 RP Yaşı : 22 RP Sevgilisi : - Asa İsmi : Hırsın İnadı Yaş : 29
Değerler Rpg Puanı: (85/100) Galleon: (40/100) Uçuş Gücü: (40/100)
| Konu: Emeri Spring McStochun Paz 15 Ağus. - 23:07:53 | |
| Bir Vampirin Düşünceleri... Geçmiş günleri düşündükçe adeta kendime acıyorum. Zavallı, hiçbir şey bilmeyen, saf bir eziğin tekiydim. Aslında içimde ki bu bitmek bilmeyen hırs yenilmez hale getirdi beni. Çok şey borçluyum. Bana nasıl güçlü olacağımı öğreten büyüklerime ve arkadaşlarıma çok şey borçluyum. Ben onlar sayesinde bu günlere geldim. Kendi safıma bir sürü güçsüz adamı tarafıma çekerek güçlü ve yenilmez oldum. Ama şimdi düşünüyorum da bu kadar hırs olmasaydı şu zavallı bedenimde şu anda ne yapardım? Kimler beni kandırıyor olurdu acaba?
Evet, etrafımda bana hizmet eden ve beni seviyormuş gibi davranan onlarca kişi olmasına rağmen aslında ben yalnızım. Ben hiç kimseye benzemedim, benzemeyeceğim de. Hani şu çok güçlü etrafında onu seven onlarca kişiye hükmeden insanlar vardır ya. İşte ben öyle olamadım. Yalnızca kıskanmak ve elimdekilerle yetinmek zorunda kalan o zavallılardan biri oldum ben. Birde eski günleri, geçmişi bırakıp şimdiki halime bakarsak geçmişte ki benle şimdiki ben arasında bir tek fark var. O farkta şimdiki benin geçmişteki benden kat ve kat daha güçlü olduğu. Güçlüyüm ama yalnızım. Sanmayın ki yalnızlıktan şikâyetçiyim. Değilim aslında. Değilim çünkü yalnızlık benim tek dostum. Yalnız olunca düşünmeye daha çok fırsatım oluyor. Bu yüzden seviyorum yalnızlığı. Ama yinede gün gelir de bu sonu gelmeyen yalnızlıktan bıkar mıyım bilemem. Şimdilik tek umudum yalnızlıktan bıkıp ümitsizliğe düşmemek. Çünkü insan ümitsiz olunca her şeyden vazgeçebiliyor. Ben bunu istemem. Kim ister ki zaten?
Beynimde ki binlerce sese cevap vermeye ve binlerce soruyu susturup soruları cevaplamaya çalışıyorum. Ancak olmuyor. Yine kendimde bir kusur bulup kendimi küçük düşürüyorum. Üzerimde ki bu sıkıntı bu gerginlik ne zaman biter diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Ama düşünmekten başka çaremde yok anlaşılan. Bir kaçış yolu aramak da gitgide canımı sıkmaya başladı. Bir şeylerden bunalıp her güçsüz insanın yaptığı gibi sıkıntılarımdan kaçmak da istemiyorum. Ama henüz onlarla yüzleşecek gücü de kendimde bulamıyorum. Çünkü yoruldum artık. Bir şeylerden kaçmaktan, içimde geçenleri karşımda ki insanlara söyleyememekten sıkıldım. Güçlü bedenim artık güçsüz düştü. Kaldıramıyorum artık bu sıkıntıları. Kime söylesem bilemiyorum. Çünkü dostum dediğim insanlar aslında benim güçsüz düşmem için arkamı kollayan fırsatçı kalleşlerden farksız.
Zayıf düştüm. Artık kolay kolay kalkabileceğimi, kolay kolay kendime gelebileceğimi sanmıyorum. İçimde ki bitmek bilmeyen hırssa nihayet bitti, tükendi. Tükenmek nedir? Yenilgi nedir? Bu duyguları bu vesileyle tatmış oldum. Ama bu duygular benim tatmadığım duygular değil. Sadece uzun zamandır bu korkulardan kendimi sıyırmayı bilmiştim. Ne yazık ki bu duygular yine beni buldu. Kurtulamam, kaçamam hiçbir şey yapamam. Köşeye sıkıştım. Beklemekten başka çarem yok. Ama beklemek benim için zaman kaybı. Beklemek beni yavaş da olsa öldürecek. Yavaş ölmektense hızlı ölmeyi tercih ederim. Ama hayat ve şu anda bulunduğum pozisyon bana tercih hakkı bırakmıyor. Belki de yaptığım suçların cezasını şimdi ödettiriyor. Haksızlık desem de, bağırsam da, çağırsam da biliyorum beni bu cehennemin içinden kurtaracak tek bir sevenim yok. Ağlamak ve kaderime boyun eğmekten başka çarem yok sanırım.
Ama henüz her şey bitmedi. Ben herkesin imrendiği o güçlü kadınsam. Bu çaresizlikten de kurtulmanın yolunu bilirim elbet. Ya da bataklığın dibini boylarken beni bu hale getirenleri de yanımda çekerim, hiç fark etmez.
‘’Emeri! Daldın yine.’’
En yakın dostumun sesiyle birden irkildim ve saçma düşüncelerimden nihayet kurtuldum.
‘’Yok tatlım. Sadece düşünüyordum.’’ dedim itici ve buz gibi bir sesle.
Gerçi düşüncelerim her ne kadar saçma olursa olsun bunlar gerçekti ve bende gerçeklere gözlerimi kapatacağım yerine, hazırlıklı olup bekleyeceğim. Ne de olsa onlar beni yakında unuturlar. Ama kendimi bu kadar çabuk unutturmayacağım.
Bir Vampirin Avlanması... Kadife örtü beyaz ve taş gibi vücudun da dolanıyor ama onun taş gibi olan bedeni bu yumuşaklığı hissedemiyordu. Her zaman olduğu gibi pencereye, parlak güneşe göz ucuyla bir göz gezdiriyor ve kapkaranlık perdelerini güneşi örtmek için çekiyordu. İşte her günü böyle bir özlemle geçiyordu Emeri’nin. Güneşe duyduğu özlemi başka hiç kimseye duymamıştı. Ama uzun zaman olmuştu artık üzülmüyordu! Çünkü alışmıştı artık o sopsoğuk bedenine ve karanlık ve soğuk ortamlara. Artık ağlamıyordu. İçini çekip ağzından‘’Keşke hala insan olsaydım.’’ gibi bir cümle çıkmayalı oldukça uzun zaman olmuştu. Adeta bedeni taşlaştıkça ruhu da taşlaşmıştı. İnsanlara beslediği kin giderek büyüyordu içinde. Ama onları dışarı çıkaracak günü bekliyordu.
Perdeleri sıkı sıkı örttükten sonra üstünü giyinmek için gardırobuna gitti. Bütün elbiselerini yatağının üstüne attıktan sonra beyaz tenini ortaya çıkaran gri mini bir elbise giydi. Saçlarını özenle tarayıp, uzun saçlarını avuçlarının arasına alarak topuz yaptı. Makyajını elbisesi ile tamamlamak için gri ve siyah tonlarını kullanarak yaptı. Dudağına şeffaf bir parlatıcı sürdükten sonra çantasını alıp siyah ve şık pelerinini üstüne geçirip kendini yalnız kalacağı bir yere ışınladı. Yasak ormana!
Burası günün bu saatinde bile olsa oldukça karanlıktı. Emeri burayı seviyordu. Çünkü yalnız kalıyor ve düşünmeye başlıyordu. Emeri düşünmeyi seviyordu. Zaten hep düşünürdü! Koyu kırmızı gözlerini sabit bir noktaya dikip, ellerini çenesinde kenetleyip düşünürdü. Genelde kendini sorgulardı veya kötü şeyler düşünürdü. Ama kendini sorgulamak onun vazgeçemediği şeylerden birisidir. Siyah topuklu ayakkabılarını yerdeki yaprakların arasında dolaştırırken, yaprakların çıkardığı hışırtı sesini dikkatlice dinliyordu. En sonunda hiç kimsenin olmadığı bu karanlık ormanda en sessiz yeri bulunca karşısında ki koca ağacın altına oturarak ellerini çenesine kenetleyip gözlerini de çalıların oraya dikerek yine düşünmeye başladı.
Hayatı normal bir insanın aksine oldukça monotondu. Ama dert ettiği şey bu değildi. Hatta bu monotonluktan memnundu da. Dert ettiği şey aslında kendisiydi. Sonuçta bu monotonluğu o yaratmıştı ve hayatında insan kanı içmekten başka bir heyecan yoktu! Yine de kan içmek zevkliydi. Hani ‘’Kanını akıtırım senin.’’ deler ya! İşte Emeri gerçekten de insanların kanını akıtıyordu. Hem de hiç acımadan. Bunları düşününce biraz gülümsedi ve;
‘’Zaten yapabildiğim tek şey kan akıtmak ve o kanları afiyetle içmek!’’ dedi fısıltıyla.
Ama kendini küçümsüyordu. Emeri kafasına koyduğu her şeyi yapabilen bir kızdı. Üstelik yeteneklerinin de farkındaydı ama onları hiçe saymayı tercih ediyordu. Kendini küçümsemeyi çok severdi çünkü. Yıllardır bıkmadan yaptığı tek şey kendini küçümsemekti ve kolay kolay bıkmayacaktı da anlaşılan. Emeri ormanın ortasında oturmuş düşünürken aklına gelen şey acıkmış olmasıydı. Neredeyse bir hafta olmuştu sıcak ve taze bir kan içmeyeli. Ağzı sulanan Emeri ayağa kalkıp oldukça soğuk olan kırmızı gözleriyle etrafını kontrol etmeye başladı. Bir insan arıyordu. Açlığını, susuzluğunu dindirmek için bir insan. Kulaklarını yem bekleyen bir kartal gibi açarak ormanı dinlemeye başladı ve duyduğu sesler hoşuna gitmeye başladı. Küçük bir kız sesi;
‘’Sence orman güzel mi?’’
Bir diğer ses de küçük kıza cevap verdi;
‘’Tatlım, bence oldukça güzel! Yoksa sen beğenmedin mi?’’
Bu ses bir kadın sesiydi. Olsa olsa 25-30 yaşları arasında ki bir sese benziyordu. Emeri kulaklarını iyice açarak devam eden konuşmaya kulak kabarttı;
‘’Beğendim ama ormanda tehlikeli şeylerin olduğunu söylemişti babam. Doğru mu anne?’’
‘’Doğru tatlım ama ben yanındayken sana hiçbir şey olmaz merak etme.’’
Bu lafı duyunca Emeri ufak bir tebessüm etti. Ancak bu tebessüm ‘’Yanılıyorsunuz.’’ anlamındaydı.Emeri küçük bir yarasaya dönüştü ve devam eden sesin oralara doğru uçmaya başladı. Az sonra ikisi de ölecekti. Yazık olacaktı doğrusu! Ses git gide yakınlaşırken Emeri de, durmuş ve bir çeşit bitkiyi incelemekte olan anne kıza baktı ve yeniden insana dönüştü. Adımlarını sıklaştırarak onların yanına yaklaştı. Aralarında çok mesafe kalmadığını gören Emeri sesini ayarlayarak;
‘’Affedersiniz!’’ dedi.
Anne arkasını döndü ve Emerinin buz kesmiş kırmızı gözlerini görünce telaşla kızına baktı ve o anda Emeri annenin boynuna atıldı. Küçük kız ise olanları görünce bağırmaya çığlık atmaya başladı. Emeri kanın verdiği o muhteşem hazla ayağa kalkıp gülümseyerek küçük kıza baktı ve gözünü bile kırpmadan küçük kızın boynuna da atıldı. Küçük kız zaten savunmasız olduğu için onu öldürmek hiç de zor olmadı. Emeri doymuş bir vaziyette işlediği iki cinayete bakarak gülümsedi ve kendini yine o ağacın olduğu bölgeye ışınladı. Artık rahattı bu taze kan ona yaklaşık 3 hafta yeterdi! | |
|
YetkinMaster Kurucu Admin & Hogwarts Müdiresi & KSKS Profesörü & Slytherin Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 169 RP Yaşı : 23 RP Sevgilisi : Nathaniel'mm x3 Asa İsmi : Asil Güzellik Yaş : 28
Değerler Rpg Puanı: (100/100) Galleon: (100/100) Uçuş Gücü: (100/100)
| Konu: Geri: Emeri Spring McStochun Paz 15 Ağus. - 23:18:21 | |
| Betimleme: 20- 16 Akıcılık: 20- 16 İmla Kuralları/Yazım yanlışları 10- 9 [Pek rastlayamadım] Hayal Gücü 20- 18 Uzunluk 20- 18 Renk:10- 8 Toplam; 85. Beğendim ama kurgu olarak Harry Potter sitesine uygun olduğunu söyleyemem. Yine de puanınızı veriyorum... | |
|