Karanlık sisli bir havanın içinde hızla ilerliyordum her taraftalardı, kırmızı ışıklar
yanımdan geçiyordu gerçekten zorlu bir gün olacağı kesindi. Karşıma
anidençıktı küçük bir manevra yaparak ondan kurtulmuştum sert bir pike
yaparak ilerledim hala arkamdalardı “Kahretsin nerde kaldı bu yer” diye mırıldandım karşımda bir gökdelen cıktı bu sisli havada çok zor görülmüştüm tam ona çarpacakken güzel bir manevra yaptım “Okuldayken Başarılı Bir Arayıcıydım” diye düşündüm.
Az kaldı diye kendimi kandırmaya başladım sisten göz gözü görmüyordu ama az kaldığını hissedebiliyordum AteşOku ile yaptığım ilk deneyimdi bu bizim zamanımızda Nimbus’un ilk süpürgesiyle idare ediyordu bu Nimbus 1000den yaklaşık olarak 300 kat daha hızlı gibi gözüküyordu. Galiba onları atlatmıştım arkamdan hiç yeşil veya
kırmızı bir ışık gelmiyordu… Aniden bir yeşil ışık
bana çok yakın bir yerden geçti sersemledim ve bir patlama sesi geldi
aşağıya doğru düşmeye başladım, süpürgemden vurulmuştum tekrar kontrolü
sağlayamıyordum son derece profesyonel bir şekilde inmek için çabaladım
ama feci bir darbe almıştım anlaşılan. Sert bir iniş yaptım ama galiba
gitmek istediğim yer burasıydı diye düşündüm ve muazzam yerden
sendeleyerek içeri girdim.
Karşımda
bir süpürge dolabı vardı içindeki eski bir Ayçelen anahtardı yani bana
öyle söylenmişti. Dolabı açtım içinde tek bir süpürge vardı o da Ayçelen
idi. Ona dokundum muazzam bir şekilde dönmeye başladım havada
bulunduğum yer değişmişti kendimi bir tuhaf hissediyordum sanki biraz
farklıydı bu yıllardır anahtarla seyahat ediyordum ama hiç böyle ağır
bir şekilde seyahat etmemiştim.
Yere sert bir düşüş yapmıştım ama burası gitmek istediğim yerden farklıydı kafamı kaldırdım zayıf ince birisi karşımdaydı "demek geldin" dedi ve asası havadaydı sonra büyük bir kahkahanın ardından tek gördüğüm şey bir yeşil ışıktı…